"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş
olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak
istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş,
geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım
gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen
çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım.
Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı
makinemin başına oturmadan önce bu kitap
hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız
şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan
şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan
şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu
kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini
kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan
sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında
yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek
cümle bulamazsınız."
Kitabın yüksek bir okuyucu kitlesi olunca dayanamadım bende okuyum dedim. Bir arkadaşımdan ödünç alıp okumaya başladım. Kitabın ilk sayfalarından itibaren oldukça sıkıldım. Ama yarım bırakmak istemediğim için sonuna kadar okudum.Gerçekten bana göre bir kitap değildi. Yalnızlığımı hatırlattığı için hoşlanmama ihtimalimde yüksek.
Sayfa 108 ilk paragraf ; yakında gelecek
.... görünüşlü Albay GerineldoMarquez'i de getirmişlerdi. İkiside üzüntülü değildi.Askerler küfreden kalabalıktan tedirgin olmuş gibiydiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder